7 Mart 2007 Çarşamba

AK PARTİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI VE BİR AKIL KAYMASI

AK PARTİ, TÜRK DIŞ POLİTİKASI VE BİR AKIL KAYMASI
Sernur Yassıkaya

Türkiye 2007 yılında iki önemli seçimi yaşıyacak. Mayıs ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Kasım 2007’de düzenlenmesi büyük ihtimal olan (ki Eylül 2007’de düzenleneceğine dönük tartışmalara da rastlanmaktadır) Genel Seçimler sadece Türk kamuoyu’nun değil dünya kamuoyunu da meşgul etmektedir. Acaba Türkiye’nin seçimler sonrası iç ve dış politikası ne gibi bir pozisyon alacak? AB-Türkiye ilişkileri nasıl gelişecek? Başbakan Recep Tayyib Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması durumunda AK Parti’nin Genel Seçimlerdeki pozisyonu ve yeni seçimlerdeki oy oranı nasıl etkilenecek? Tüm bu sorular biraz da ön yargılarla beslenerek dış basında da yer ediniyor. İlginç olan o dur ki bazı gözlemciler, objektif gözlem yetisini kaybederek varolmayan bir durumu varmış gibi dış basında aksettirmeye çalışmasıdır. Bu yazı da yukarıda bahsettiğim konuların paralelinde içeriğe sahip Bitterlemons’da yayınlanan bir söyleşiden bahsedeceğim. Söz konusu söyleşi Neo-Con bir düşünce kuruluşu olan Washington Institute’un Türkiye Direktörü Dr. Soner Çağaptay ile yapılmıştır.

Söyleşi de Çağaptay Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde ABD Kongresine sunulan Ermeni tasarısının oylanacağına dikkat çekiyor. Bilindiği üzere bu tasarı şu an Türk-ABD ilişkileri açısından özellikle Türkiye’deki ultra ulusalcı kesim için olmak ya da olmamak meselesi olarak görülmektedir. Söz konusu tasarının bu haliyle Kongreye gelmesi durumunda Çağaptay Türkiye’deki milliyetçi duyguların daha da kabaracağını ve hiçbir adayın bunu görmemezlikten gelemeyeceğini belirtiyor. Ayrıca Bahar aylarında PKK’ya düzenlenecek bir sınır ötesi , nokta hedeflere yönelik düzenlenmesi muhtemel, operasyonunun AK Parti’ye Genel seçimler öncesi önemli puan kazandıracağının altını çiziyor.

Ancak benim Çağaptay’ın söylemleri ile ilgili üstünde durmak istediğim konu, Çağaptay’ın AK Partiyi ABD ile ilişkilerin soğuması ve Türkiye’nin “Batı” yönelimli dış politikasının yön değiştirmesinin asli sorumlusu olarak göstermesidir. Bu problematik ve birçok gerçeği göz ardı eden düşünce tarzını eleştirmemek elde değil. Çağaptay’a göre AK Parti iktidarı ile Türkiye’nin dış politikadaki yönü Batı’dan Ortadoğu’ya dönmüş durumda. Büyük bir safsata ve vizyon körlüğü! Çağaptay’a göre “laik” bir parti iktidarda olsaydı hem ABD ile ilişkiler daha iyi bir durumda olacak hem de Batı’ya yönelim sekteye uğramayacaktır. Türkiye’de Çağaptay’a göre hangi “laik” parti ABD ile ilişkileri geliştirecek ti, CHP mi DYP mi MHP mi yoksa “hayal kur büyük olsun” partisi Genç Parti mi? Hepimiz tüm CHP kademelerinin hatta ona sempati duyan eski bürokratların ABD’ye yönelik söylemlerini izlemekteyiz. Aynı kadroların AB’ye yönelik sert söylemleri de zihnimizin bir köşesinde. 1 Mart tezkeresinin en büyük sorumlusu CHP değil midir? ABD’ye her fırsatta bir müttefikten bahseder şekilde değil de, Türkiye’yi bölmek isteyen bir güçmüş gibi bahseden CHP değil midir? Bugün CHP iktidar olsaydı, Türkiye’de özgürleşmeye, zenginliğe doğru atılan adımların hangisi atılırdı? CHP iktidar olsaydı biz hala AB’ye üyelik adaylığından bahsediyor olacaktık. Türkiye’deki milliyetçi dalgayı her fırsatta sertleştirmeye çalına CHP midir yoksa AK Parti midir? Kimilerine göre AK Parti iktidarının en büyük destekçisi ABD değil midir?

Çağaptay’a göre Türkiye’deki güçlü milli kimliğin altında bir “İslami gurur” yapılanması varmış. Bunun da sebebi AK Parti olabilir mi? Gülme seslerinizi duyuyor gibiyim. Hepimiz bildiği gibi, bu his yeni bir şey değil ki, bu toprakların bin yıllık harcında bu gurur saklıdır. Ve bunu her adımda hissetmek mümkündür. Bugün Fatih Sultan Mehmet’le gurur duymayan Türk olabilir mi? Bunu yeni bir şeymiş gibi sunmak için herhalde Washington’da ikamet etmek gerekmektedir...

ABD’nin Ortadoğu’yu özellikle Irak’ı bir cehennem çukuruna çevirmesi, her şeyi en iyi ben bilirim edasıyla başladıkları dış politika macerasında, Bush Yönetiminin, cam eşya dükkanına girmiş fil misali her hareketiyle bir yeri kırıyorken, bu toprakların imparatorluk bakiyesi duygulara sahip olan Türk kamuoyunun alkışlamasını beklemek iyimserlik olurdu! Bu coğrafyanın insanlarına her gün görülen insanlık dışı muameleyi gördükçe, Babil’in, Harun Reşid’in Bağdat’ının yandığını hissettikçe elbette bu toprakların vicdanı insanımız tepki gösterecektir. Türkiye’yi kamuoyunun baskı altında tutulduğu Ürdün, Mısır gibi ülkelerle karıştırmamak gerekir. Buna rağmen bu ülkelerde ABD’yi onaylama oranları ancak % 12’lerde seyrediyor. Washington’dan bakıp ta görememe hastalığı anlaşılan sayın Çağaptay’a da sirayet etmiş. Soner Çağaptay ve benzeri düşünce sahipleri artık anlamalı ki Washington dahi küresel gelişmelere Batı ekseninde bakmazken, Türkiye gibi ateş çemberinin ortasındaki bir ülkenin dış politikasını sadece Batı’ya endeksleyerek yönetmesi mümkün değildir. Türkiye AK Parti iktidarı ile bugün hiç olmadığı kadar Afrika’yla, Ortadoğu’yla, hatta Asya ile ilgilenmek durumundadır. Dünyamızın küreselleştiğinden bahsederken, dış politikayı tek bir boyuta indirgemek mümkün değildir. Mustafa Kemal Atatürk gerektiğinde Sadabad Paktını kurmuştur. Atatürk bu paktı kurmakla Batı medeniyetlerini geçme, Batılılaşma iddiasından vazgeçmiş midir? Elbette hayır. O halde elmalarla armutları karıştırmamak gerektir.

Türkiye, AK Parti hükümetleri döneminde hiçbir Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin atmadığı adımlar atarak AB’ye üye olma sürecine girmiştir. Özgürleşme ve Zenginleşme yolunda hiç umulmadık adımlar atılmıştır. Önemli Türkiye uzmanlarından Philip Robins’in de ifade ettiği gibi Kasım 2007 sonrası ortaya çıkacak yine etkili bir AK Parti çoğunluğu 2008-2010 dönemini Türkiye için yeni bir reformlar yılı haline dönüştürebilir.

ABD’den her gün bir yetkili hatta İsrailliler bir Ortadoğu ülkesini ziyaret ederken, Türkiye’nin yanı başındaki bölgeye ilgi göstermemesi mümkün müdür? Böyle bir düşünce olsa olsa Türkiye’yi Ortadoğu politikalarından soyutlamak ve onu etkisiz bir aktör haline getirmek isteyenlerin işine yarayacaktır. Nasıl bir denklemdir ki Türkiye’nin Ortadoğu politikalarında aktif rol almak istemesi, rejimin laik temellerinin tehdit edilmesi sonucunu doğurmakta, AK Parti’ye İslamcı nitelikler kazandırmaktadır. O halde Çin, Rusya, AB ülkeleri hatta ABD Türkiye’den daha fazla İslamileşme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bush ailesi’nin Suud hanedanıyla yakın ilişkisi onları sakın Vahabi yapmasın!

Sayın Çağaptay’ın artık Washington Institute gözlüğünü çıkararak, Türkiye perspektifli bir bakış açısı geliştirmesinde fayda vardır. Korkarım ki eğer bu söylem tarzını devam ettirirse, Türkiye masası direktörlüğü ona fazla geniş gelecektir. Çünkü Türkiye seksenli hatta doksanlı yılların Türkiye’si değildir tıpkı yaşadığımız dünyanın olmadığı gibi...

Hiç yorum yok: