3 Mayıs 2007 Perşembe

TÜRKİYE KAYBEDİYOR; FARKINDA MISINIZ?

TÜRKİYE KAYBEDİYOR; FARKINDA MISINIZ?

Son bir hafta içindeki gelişmeler bizi; ülkemiz gençliğini geleceğe bakışında karamsarlığa sürüklüyor. Biz, Türk gençliği, daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük ve daha fazla maddi refah ve zenginlik istiyoruz. Avrupa Birliğine üyelik çabalarını da bu nedenle önemsiyoruz. Bizler Türkiye’nin laik, sosyal bir hukuk devleti olarak geleceğe güvenle yürümesini; korkulardan, evhamlardan uzaklaşmış olarak büyümesini istiyoruz. Hukukun millet için olduğu, demokrasiyi koruduğu bir Türkiye Cumhuriyeti istiyoruz.

Son haftalardaki gelişmelere bakıldığında, ülkemizi sevmeyenlerin, yaşananlar karşısında güldüklerine ve ellerini ovuşturduklarını görmemek mümkün değil. Son ayların en sıcak konuları, PKK terörizmini, Kuzey Irak’ı ve Kerkük’ün durumunu adeta unuttuk. Türkiye’nin Ortadoğu’daki gelişmelerden dışlanmasını göremedik. Türkiye’mizin önümüzdeki 15 yılda Türk silahlı kuvvetlerinin modernizasyonu ve kendi savunma sanayisini geliştirmesi için 30 milyar dolara yakın bir kaynağa ihtiyacı var. Peki bu kaynak nasıl elde edilebilir? Siyasi ve ekonomik kriz içinde yaşayan, sürekli iç tehdit algılamasını varlık nedeni sayan, küreselleşen dünya ile bütünleşememiş, bir nevi Kuzey Koreleşmiş bir ülkenin 30 milyar doları savunmasına harcama imkanı olabilir mi? Bu 30 milyar dolarlık kaynak nasıl elde edilebilir, kimilerinin hayallerini süsleyen dışa kapalı bir Türkiye’de? Unutmayalım ki daha 5 yıl öncesinde GSMH’miz 180 milyar dolardı! 30 milyar doların 6 katı! Yani sadece modernizasyon için Türkiye toplam gelirinin 6’da birini harcayacak; peki ya gündelik savunma ihtiyaçları? Bir o kadar da onu hesaplarsak, Türkiye’nin yemeden içmeden üretmeden aynı K. Kore misali sadece savunma harcaması yapması gerekecek. Dün bir televizyonda bir gazetemizin Ankara temsilcisinin Genelkurmay Başkanımızın 28 Ağustos 2006 tarihinde yaptığı bir konuşmaya atfettiği sözlerini hayretle izledim. Bu yazarımızın Genelkurmay Başkanımızın sözlerinden cımbızla seçerek aldığı sözlere önem verseniz sanırsanız ki, Türkiye’de bir askeri yönetim var. İç savunmadan, dış savunmadan, ekonomiden, yürütmeden onlar sorumlu! İşte bu yazarımızın ve onunla benzer düşünce sahiplerinin hayal edebildikleri Türkiye budur! Bu yorum ne yazık ki peygamber ocağı ordumuza yönelik yıpratıcı sözlerdir. Bu şekilde bir düşünce tarzı ne yazık ki asırlar öncesinde kalmıştır ve iyi niyetten yoksundur! Açıktır ki sivil ve demokratik bir yönetimden söz edemezsek, 21’inci yüzyılda güvenlikten de bahsedemeyiz! İş bölümünün giderek arttığı küresel dünyada, tümevarım yapmak ancak karanlığa saplanmaktır. Bu vizyona ve dahi misyona sahip kişilerin varlığıyla, kim bilir, her günü bir cehennem gününden farksız olan güneyimizdeki Irak bile petrol ve diğer doğal kaynakları ile giderek zenginleşirken biz gittikçe daha fakirleşeceğiz.

Tabii bu düşünce tarzının dış uzantıları da yok değil! Onlara göre Türkiye, karşıymış gibi yaptıkları ancak içten içe benimsedikleri Baas tipi bir rejimle yönetilmeli, coğrafyası ile bağları kesilmeli hatta yeri gelirse Avrupa Birliği’ne de çok yaklaşmamalı. Ne lazım, Avrupa Birliği Türkiye’deki demokratik sürecin ve sivil yönetimin devam etmesini isteyebilir, hükümetlere destek olur, olmazsa da Türkiye ile köprüleri atabilir. Türkiye’de fakir, diktatoryal, Ortadoğu tipi bir Baas rejimi olur! Açıktır ki geldiğimiz süreçte AB’nin Türkiye’deki son gelişmelere verdiği tepkilerden hoşnut olmayan kişiler vardır. Hem iç hem de dış kamuoyunda mevcut bu kişilere göre AB, Türkiye’deki hassas sistemin farkında değil, gerçi AB dünyadaki mevcut tehditlere karşı da duyarsız. Evet, maalesef bu kişiler katıldıkları uluslararası toplantılarda Türkiye adına konuştuklarını iddia ediyorlar ve yanıltıyorlar. Ancak içimizi rahatlatan gelişen iletişim teknolojisi sayesinde dışarıda, bu kişilerden çok daha iyi şekilde Türkiye’yi analiz eden ve anlayan, “yabancı” olarak nitelediğimiz dostlar var. Kim daha yabancı onları okuyunca daha açıkça görebiliyorsunuz.

Ne yazık dışarıda kimileri iç çatışma senaryoları da yazmaktalar. Türkiye’yi azınlıklara bölerek, bu azınlıklar üstünden yönetilmesi gerektiğini savunan analizciler var. Nasıl ki Ortadoğu’yu Sünni-Şii diye böldüler ve yüzlerce yıllık yaraları kaşımaktan çekinmediler, şimdi de Anadolu topraklarında kimi yaralar oluşturmak ve kaşımak istiyorlar. Binlerce yıldır aynı topraklar üzerinde yaşamış insanlarımızı bölmek istiyor ve birbirleri üstünde tahakküm kurma planları yapıyorlar. Bu planları hazırlayanlar, raporlayanlar, Türk milletinin ortak değerlerini birer birer yoketmek için çaba harcıyorlar. Mensup oldukları kurumların görüşleri doğrultusunda Türkiye için rapor hazırlıyorlar. Ama milletimiz inanıyorum ki bu planları, birlikte yaşama iradesi göstererek boşa çıkartacaktır.

İşte Ak Parti iktidarı süresince kimi aksaklıklar olsa da, ki bu doğaldır çünkü mükemmel bir yönetişim sistemi henüz bulunmadı, söz konusu gelişmelerin önünü tıkayacak, ulusal birliği sağlayacak ve sivilleşmeyi sağlayacak temelleri attılar. Bu temeller sayesindedir ki kimi yazarların orta sınıf olarak nitelediği insanlarımız geçtiğimiz hafta sonu ve öncesinde meydanlarda toplanarak demokratik taleplerini, kimi bürokrasi aşıklarının arzusunun aksi istikametinde sergilediler. 2000 ve 2001 krizleri ile bu orta sınıf neredeyse kaybolmuştu! İşte Ak Parti, Özal’ın orta direğini ayağa kaldıran isim olmuştur. Yani meydanlarda toplanan yüzbinler mevcudiyetlerini özde Ak Partiye borçludurlar. Ak Parti’nin sergilediği siyasal ve ekonomik istikrar tablosudur ki, bizlere demokrasinin nimetlerinden yararlanmamız sonucunu doğurdu. İşte biz Türk gençliği olarak bu nimetlerden daha çok yaralanmak istiyoruz.

Çevremizde ve küresel sistemde 21’inci yüzyılın bölüşüm savaşı verilirken, Türkiye’mizin iç çekişmelerle vakit kaybetmesini istemiyoruz. Azınlığın çoğunluğa, çoğunluğun da azınlığı tahakküm altına alındığı bir Türkiye istemiyoruz. 10 yılda bir tekrarlanan filmleri izlemekten sıkıldık, izlemek istemiyoruz. Biz laik, sosyal ve hukuk devleti çerçevesine sahip, daha demokratik ve daha müreffeh bir Türkiye istiyoruz. İç ve dış güvenliğini siyasal ve ekonomik istikrarla sağlamış bir Türkiye istiyoruz. Çevresine güven ve umut veren bir Türkiye istiyoruz. Evet, Türk gençliği bunu istiyor, inanmak isteseniz de istemeseniz de, o halde sesleniyorum; O halde büyüklerimize seslenmek istiyorum: Türkiye kaybediyor; farkında mısınız?


Sernur Yassıkaya

Hiç yorum yok: